18 Kasım 2011 Cuma

Doğum Günü Partisi - Harold Pinter - İstanbul Şehir Tiyatroları

Harold Pinter, absürd oyunlarıyla tanınan nobel ödüllü bir yazar. Doğum Günü Partisi de yazarın ilk defa 1958 yılında oynanmış baş yapıtlarından biri.

İstanbul Şehir Tiyatroları tarafından sergilenen oyunda zengin bir oyuncu kadrosu mevcut. Oyuncular da gerçekten başarılı bir performans sergiliyorlar.

Oyun ise oyundan beklentisi sonu bir yere bağlanan bir öykü olan izleyicileri hayal kırıklığına uğratabilir. Oyunun amacı bu değil çünkü.

Kısaca oyun hakkında şu notları verebilirim:

  • Oyun başındaki sahte bir dinginlik ve güven hissi var. Bunun ileriki dakikalarda nasıl altüst olabileceğini görüyoruz.
  • Günlük hayattaki otomatiğe bağlanmış hareketlere, tepkilere ve diyaloglara bir eleştiri var.
  • Pinter'e has bir uslupla karakterler sürekli bir tehdidin rahatsızlığı içerisindeler.
  • İletişimdeki anlaşılmazlıklara ve saçmalıklara vurgu vardır. Günlük hayatımıza karşı da bir eleştiridir bu.
  • Hayatta ne kadar saçma sapan şeylerle uğraştığımıza bizi yüzleştirir. ( Ör. Gazete ünlünün çocuğunun olması. Erkek değil de kız olmasına üzülmek. )
  • Bütün absürdcüler gibi Pinter da oyun da bir sonuç üretmiyor.

Bunun dışında ben absürd tiyatro hakkında çok fazla laf edemeyeceğim ama oyunu daha iyi anlayabilmek için internette rastladığım aşağıdaki yorumlar işinize yarayabilir:

Oyunun başindaki sahte düzen ve dinginlik eve gelen tehditkar güçler bu düzeni ve dinginliği altüst eder...bu formül aşaği yukari tüm pinter oyunlari için geçerlidir.
... 
Doğum Günü Partisi günlük hayatın “otomatiğe bağlanmış” dialoglarının yüze çarpılmasıdır. Bu dialogların zamanla içi boşalır ve biz hayatı öyle sanmaya başlarız. Pinter paralize olmuş duyguları uyandırma, farkındalık yaratma amacını taşır.
...
En kaba anlatımla; metinlerinde sessizliği, kısa konuşmaları kullanarak gerilim ve tehdit havası yaratan, böylece oyunlarını seyirciyi şok edecek bir hale getirebilmeyi tercih eden bir yazardır Pinter.
...
Yönetmen “Gevezelik etmek istemiyor”. “Oyunu karanlık ve kasvetli değil, zekice bir komedi olarak görüp, hayat gibi çok saçma ve çok komik bulduk biz. Size bu komediyi sunmaya çalıştık” demiş. “Dışardan gelen tehlike”, ”yapay duvarlar”, “örtü ya da işkence aracı olan sözler” ile ayrıca bir “yumruk” daha atıyor. Ama “Bu bir başyapıt”! Seyirci ne yapsın?
...
Pinter-in diğer oyunlarında da olduğu gibi aslında çok önemsiz konular etrafında boş diyaloglar dönüyor. Yüzeyde boş ve manasız gibi görünen ama aslında bu şekilde çok şey anlatan eserlerdir absürd eserler. Bunun nedeni de 2. Dünya Savaşı sonrası insanların içine düştüğü boşluğu, bunalımı ve hayatın anlamsızlığını anlatmak istemesi. Bu bilgiler ışığında değerlendirilirse belki oyuna daha farklı yaklaşılır.
...
Daha önce de belirtildiği gibi absürd yazarların hepsi kendilerine has birer tarz oluşturmuşlardır. Pinter’ın ilk yazdığı oyunlara klasik olarak tehdit komedyası denmektedir. Karakterler sanki görülmez ama oldukça somut bir şekilde hissedilebilen bir tehdidin rahatsızlığı içindedirler. Bunların hepsi her biri tehdit edici atmosferin ve karanlığın toplamıdır. Bu oyunlar seyirciyi aynı zamanda eğlendirirler, ama karışık ve tanımlanmamış bir şekilde de rahatsız ederler. Seyirciler gülmelerine rağmen kendilerini rahatsız olmuş da hissederler.
...
Pinter genelde oyunlarına çok sakin başlamaktadır. Odalarda yaşayanların dildeki anlamsızlıklar ve saçmalıklar üzerinden başlayan bu oyunlarda komik unsurlar oldukça yer tutar. Git-Gel Dolap adlı oyununda karakterin başlangıçta tekrarlayarak yaptığı hareketler-ayakkabısını iki defa giymeye çalışması, boş kibrit kutusunu sallaması gibi. Aynı şeklide tekrarları konuşmalarda da görürüz. Sık sık tekrarlanan ve anlaşılmayan cümleler gibi. ... Sanki saçma sapan şeylerden konuşuyor gibidirler. Seyircide bu saçmalığın getirdiği ve niye böyle konuşuyor ki, sanki bir şeyler olacakmışın ilk sinyallerinin verildiği rahatsız edici konuşmalardır bunlar. Ama yüzeysel yapıda da oldukça komiktir. Çünkü izleyicinin yaşantısının tam da ortasındadır bu iletişimdeki anlaşmazlık ve saçmalık. İzleyicide gülümseme uyandıran bu durum aslında Pinter’da insanın varoluşsal kaygı içinde ne kadar yalnız olduğunun bir göstergesidir. ... Yine bu saçma konuşmaların arsında günlük yaşamdan noktalar da görülür: futbol maçları. Aslında ne kadar yakındır şu anda yaşadığımız hayata. Bu da seyirciye eğlendirici bir hava katmaktadır. Aynı zamanda bir yüzleştirmedir de. Ne kadar saçma şeylerle uğraştığımıza dair. 
...
Ben adlı karakter bir gazete haberi daha okur ama sonunu bile dinlemeden Gus daha önce verdiği tepkilerin aynısını verir. Bu durum da aslında mekanikleşmiş insanının trajik ve komik olan halidir. Daha sonra da açıklanacağı gibi, buradaki komik durum bir sonraki sahnede gelecek olan büyük tehdit ve yüzleşme öncesi gerilen yayları gevşeterek sona doğru yapılan bir ön hazırlıktır.
...
Absürd tiyatronun son yapı taşlarından biri olan Pinter; Camus ve Sartre absürddeki yabancılaşmayı insanlar arasındaki durum uyumsuzluklarında gösterirken, bu yabancılaşmayı dile ve davranışlara kadar çekmişti. Yani artık insanlar hiçbir şekilde birbirlerini anlamazlar ve anlayamazlardı, üstelik kötücüldüler. Aynı kodlarla hareket ediyor, aynı dili konuşuyor, aynı kültürden geliyor olsalar bile; bu onları ancak ve ancak birbirlerinden daha da uzaklaşmaya itiyordu. insan yalnızdı ve çaresizdi. Pinter, işte tüm bunları; art niyet, cinsel fantazi, takıntılı davranışlar, kıskançlık, aile içi sevgisizlik ve zihinsel rahatsızlıklar gibi temaları işledi oyunlarında... O da bütün absürdcüler gibi oyunlarında bir çözüm üretmiyor, seyirciyi koltuğunda rahatsız etmeyi seviyordu. Yazdıklarında hiçbir politik gönderme yoktu. O sadece dilin kendisiyle oynuyor ve insan doğasını insana anlatıyordu.  
Pinter'ın oyunları genellikle tek mekânda geçer. Karakterleri kaynağı bilinmeyen kişiler veya mekânlar tarafından tehdit altındadır ve genellikle hayatta kalma ve benlik savaşı verirler. Oyunlarında kelime seçimleri, cümle yapıları bir şairin uyak kaygısından bile daha yoğun olarak karşımıza çıkar. Sesler, sessizlikler, kelimeler ve cümleler özenle, hesap edilerek birbirine ulanır. Mantıksal çözümlerin peşinden gitmeyi reddeder; bunun yerine insan yaşamında uyumsuz olanla karşılaşmasını, varoluşsal tehdit altında kalışını göz önüne sermeyi tercih eder. Karakterleri de kelimeleri de silah gibi kullanıp hayatta kalmaya çalışırlar.
Yapıtları gibi "Politik tutumu son derece belirgin olan Pinter, aynı zamanda kısa ve uzun oyunlarında da Joseph Losey için yazdığı senaryolarında da bireyin “çağdaş toplum'daki sıkışmalarını, yabancılaşmalarını tümüyle kendine özgü bir anlatım ve dille irdelemiş bir yazardır."

Cem Davran'ın oyun hakkındaki yorumunu da aktarmadan geçemeyeceğim:

Doğum Günü Partisi üzerinde çok konuşulması gereken, sistemi ve insanları zekice sorgulayan bir tiyatro metni.

Daha ayrıntılı bir okuma için ....


Oyunculuk : 7/10
Konu  : 5/10
Dekor   : 7/10
Işık-Ses  : 7/10
GENEL : 6/10

İzlediğim Tarih: 18 Kasım 2011 20:30
İzlediğim Yer: Kağıthane Sadabad Sahnesi
Süre: 2 Saat 10dk, 2 Perde
Tür: Absürd, Mizah, Dram


Yazar: Harold Pinter
Çeviren: Memet Fuat
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel
Kostüm Tasarımı: Tomris Kuzu
Müzik: Selimcan Yalçın ve Barış Manisa
Işık Tasarımı: Murat Selçuk
Efekt Tasarımı: Ersin Aşar
Yönetmen: Yıldıray Şahinler

Başlangıç: 2010
Tiyatro: İstanbul Şehir Tiyatroları

Oyuncular:
Cem Davran, Jülide Kural, Yıldıray Şahinler, Mert Tanık, Özge Borak, Bahtiyar Engin

Oyun Hakkında Notlar:
1958 yılında Harold Pinter'ın ilk uzun oyunu olan Doğum Günü Partisi (The Birthday Party) sahnelendiğinde eleştirmenler tarafından saldırıya uğrar. 1968 yılında Doğum Günü Partisi filme uyarlanmıştır.

Konu:
Nobel ödüllü Harold Pinter'ın başyapıtı, hem eğlence hem gerilim dolu bir oyun. Bir sahil kasabasında yaşayan karıkoca ve pansiyonlarının tek müşterisi olan bir genç adam Dışarıdan gelen iki adam ve orada yaşayan bir genç kız O gün doğum günü olmayan genç adam için bir doğum günü partisi düzenlerler. Ve korkunç eğlence başlar.

Doğum Günü Partisi’nde genel olarak Pinter bireyin güvenlik arayışından ve sahte olana ve gerçek olmayana inanmasını anlatır. Gerçeklerle yüzleşmek kadar zor olan yoktur: En önemlisi de ölüm gerçeği ile yüzleşmek. Bu yüzden oyunları tedirgin edici ve her an gelecek olandan kaçışımızı da sergilemektedir. Tüm bu gerçekten kaçarken de duyarsızlaşırız kendimize ve en önemlisi sona. Duyarsızlaşmamız giderek kendimizi bir düş aleminde yaşamaya kadar götürür bizleri odalarımızda. Bu yabancılaşma ve duyarsızlaşmada en belirgin olan ise Pinter’da dildir. Diğer bir ifadeyle, iletişim saçmalıklarıdır. Bir anlamda dirençtir ya da savunma mekanizmasıdır bu saçmalıklar.[1]

[1] http://oyuncusirin.blogcu.com/harold-pinter-ve-komik-olan/632251

Web Sitesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder